NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سَلَمَةُ
بْنُ شَبِيبٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ
هَمَّامِ
بْنِ
مُنَبِّهٍ
قَالَ هَذَا
مَا
حَدَّثَنَا
بِهِ أَبُو
هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا
أُوتِيكُمْ
مِنْ شَيْءٍ
وَمَا
أَمْنَعُكُمُوهُ
إِنْ أَنَا إِلَّا
خَازِنٌ أَضَعُ
حَيْثُ
أُمِرْتُ
Hemmân b. Münebbih'den
demiştir ki:
Ebû Hureyre, Rasûlullah
(S.A.V.)'in (şöyle) buyurduğunu söylemiştir:
"Ben size bir şeyi
ne verebilirim ne de onu size vermeyebilirim. Ben (sadece) bir bekçiyim, emr
olunduğum şekilde hareket ederim."
İzah:
Bezl yazarının
açıklamasına göre, fahr-i kainat efendimiz bu
sözüyle "makam, mensıb zenginlik, amirlik, gibi insanlar arasında
elden ele gezen dünya nimetlerinin halka dağıtımında kendisinin şahsi bir
tasarrufu bulunmadığını, bir Nebi ve devlet reisi olarak, devlet memurlukları
için yaptığı tayinlerde ve elde edilen ganimetleri hak sahipleri arasında
bölüştürmekte de kendiliğinden hareket etmediğini, bilakis bu görevleri
yaparken Allah'ın kendisine verdiği talimata ve ölçülere göre hareket ettiğini
ifâde etmek istemiştir. Hz. Nebi bu sözü ganimet mallarını taksim ettikten
sonra ve halkın gönlüne gelebilecek hçrhangi bir şüpheyi izale etmek gayesiyle
söylemiştir.
Rasul-ü zişan efendimiz
bu sözüyle "Ben Allah'dan aldığım vahyi, il-uni ve ilâhi hükümleri aldığım
gibi ümmetime tebliğ etmekle memurum. Bunları tebliğ ederken ne bir kısmını
saklayabilirim ne de onlara bir şey ilâve edebilirim. Ben onları aldığım gibi
tebliğ ederim. İnsanların onları kavraması ve o hikmetlere sahip olması da benim
elimde değildir. Allah'ın elindedir." demek istemiş olması da mümkündür.